Kadın futbolcuların sahada vermiş oldukları mücadelenin yanı sıra arka planda yaşamış oldukları zorluktan da bahsetmek gerekir. Cinsiyet eşitsizliği, sosyal baskılar ve yetersiz destek, kadın futbolcuların sadece fiziksel değil, zihinsel dayanıklılıklarını da sürekli test ediyor ve bu süreç sadece sporun değil, toplumsal algıların da test edildiği bir saha haline geliyor. Peki, bu zorluklar nelerdir ve kadın sporcuları nasıl etkiliyor?
“Futbol erkek oyunudur” gibi klişeler hâlâ kadın futbolunun önündeki en büyük engellerden biri. Kadın futbolcuların performansları, görünümleri ve saha içindeki duruşları, sıklıkla erkek futbolcularla kıyaslanıyor. Bu durum, özgüvenlerini zedelerken motivasyonlarını da olumsuz etkileyebiliyor. Ancak mesele, sadece sahadaki mücadele değil; bu ataerkil düzenin spor dünyasındaki yansıması. Kadın futbolcular, bir yandan sahada başarılı olmanın yollarını ararken diğer yandan toplumun onlara dayattığı rollerle de başa çıkmaya çalışıyor. “Kadın gibi yapmak” söylemi, spordan özel hayata her alana zincir vurmuş durumda. Tüm bu baskılar, futbolcuların hem sahadaki performansını hem de sosyal hayatını etkiliyor. Sahanın stresiyle toplumun beklentileri birleşince, iki taraf arasında denge kurmak oldukça yorucu bir süreç haline gelebiliyor.
Kadın futbolunun en büyük gerçeklerinden biri, erkek meslektaşlarına göre çok daha düşük maaşlar almaları. Özellikle ülkemizde oyuncuların önemli bir kısmı hayatlarını kazanırken futbol dışında pek çok iş kolunda çalışmak zorunda kalabiliyor, önemli maçlar öncesi çalıştıkları işlerden izin alma stresi yaşayabiliyorlar. Peki, bu ne demek? Daha az dinlenme, daha az odaklanma ve doğal olarak zihinsel tükenmişlik ve tabii ki gelecek kaygısı...
Anlaşılacağı üzere sahada "90 dakika boyunca ter dökmek" repliği kadın futbolcular için sadece sahayla sınırlı değil.
Sosyal medya, kadın futbolcular için hem fırsat hem risk taşıyan bir mecra. Bir yanda sevenler ve destek mesajları, diğer yanda cinsiyetçi yorumlar ve küçümsemeler... Oyuncular, bazen sadece bir fotoğraf paylaşırken bile “Acaba nasıl yorumlar alacağım?” stresi yaşıyor. Hatta bazıları sosyal medyada gördüğü nefret söylemleri yüzünden zor süreçlerden geçebiliyor. Performans kaygısı da tam burada başlıyor: “Ya bir hata yaparsam ve linç kültürüne maruz kalırsam?”
Kadınların biyolojik süreçleri, özellikle yoğun maç takvimlerinde ek bir zorluk oluşturuyor. Bu dönemlerde hem fiziksel hem de zihinsel destek mekanizmalarının güçlü olması gerekiyor. Ebeveyn olan kadın futbolcular içinse sahada başarı peşinde koşarken bir yandan anne olmanın getirdiği sorumlulukları dengelemek, kadın futbolcular için ayrı bir mücadele alanı…
Antrenmanlarda performansın önemli bir kısmı fiziksel becerilere dayanırken, müsabakalarda ise büyük oranda zihinsel güce bağlı hale geldiği söylenebilir. Bilimsel olarak daha derin araştırmalara ihtiyaç duysa da bu bilgi, çalıştığımız sporculardan edindiğimiz tecrübeye göre gerçeği epeyce yansıtmaktadır. Çünkü müsabaka içinde değerlendirilme kaygısı, hata yapma korkusu, tutukluk diye adlandırabileceğimiz durumlar sıklıkla yaşanır. Bu düşüncelerin de stresi yönetememekle pozitif korelasyon içinde olduğunu söylemek mümkün. Zihin de bizimle sahada olmalı. Müsabaka esnasında zihin geçmiş hatalarda, ailede, taraftarda, olursa görevimize odaklanmak bir o kadar zor olacaktır.
Kadın futbolcular bu süreçte bu olumsuz düşüncelerle yüzleşiyor:
"Kaybedersem antrenörüm ne düşünür?"
"Takım arkadaşlarım beni yargılar mı?"
"Yeterince iyi miyim?"
"Ya hata yaparsam?"
Bu tür düşünceler, sahada odaklanmayı zorlaştırırken performansı negatif yönde etkileyebilmektedir.
Takımlar, spor psikologlarıyla çalışmalı.
Spor Psikolojisi desteği, her sporcunun alması gereken bilimsel bir gerçektir. Potansiyeli %100 ortaya koymak için fiziksel antrenmanlar kadar gereklidir.
Diğer spor branşlarında olduğu gibi kadın futbolunun da zihinsel sağlığı koruması, yalnızca bireysel çabalarla olmaz. Destek hem toplumdan hem de sistemden gelmeli. Bu bağlamda hem kulüplerin hem federasyonun sporcuların alanında uzman kişiler ile çalışmaları için taşın altına ellerini koymaları şart gözüküyor.
Kadın futbolcular, sahada sadece rakiple değil, toplumla, önyargılarla ve zorluklarla mücadele ediyor. Ama tüm bu baskılara rağmen yılmadan, bu yolda ilerlemeye devam etmeleri onların sadece futbolcu değil, aynı zamanda birer ilham kaynağı olduğunu gösterir.
Belki de bundan sonra bir maç izlerken sadece skora değil, o sahaya çıkmak için verilen mücadeleye de bir selam göndermek gerek.
Sude Çebi
Psikolog/ Spor Psikoloji Danışmanı